Türkiye’nin Afrika açılımının en önemli ayaklarından Somali’nin Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud, Antalya’da Diplomasi Formu için Türkiye’ye geldi. Mahmud, CNN TÜRK spikeri Büşra Arslantaş’a konuştu.
* Sayın Cumhurbaşkanı Türkiye’ye hoş geldiniz. Zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. Sayın Cumhurbaşkanı bugün Diplomasi Formu için Antalya’ya geldiniz. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmeniz nasıl geçti? Türkiye’nin Afrika açılımı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştüm. Evet… Somali ile Türkiye’nin oldukça fazla görüşeceği konu var. Birçok konu hakkında konuştuk. Hem Somali hem Türkiye için ortak çıkarlarımız hakkında konuştuk. Ve bazı belli çalışmalarımız birlikte yaptığımız. Somali’yi destekleme konusunda, terörle mücadelede, ekonomik kalkınmada, ülkenin istikrar geri dönmesi konusunda birçok konuda konuşmalar yaptık.
* ‘Birçok alanda iş birliğimiz var’ dediniz. Somut örnek verelim. Geçtiğimiz hafta Somali Parlamentosu, Savunma ve Ekonomi Paktı’nı onayladı Türkiye ile birlikte. Bunun önemi nedir? Çünkü herkes merak ediyor önemini. İçeriği ve hedefi nedir?
Bu Türkiye ve Somali’nin yaptığı ilk anlaşma değil. Ve birçok insan da dünyanın dört bir yanında sürekli savunma kısmına dikkat çekiyorlar. Ancak bu sadece bir savunma paktı değil. Aynı zamanda ekonomik kalkınma bir oaktı, paketi. Savunma ve güvelik çok önemli tabi ülkenin istikrarı için. Sonrasında ekonomik kalkınmada bulunabiliriz. Öncelikle savunma alanında gelişmemiz, sonrasında ekonomik kalkınmaya geçebiliriz. Ekonomik kalınma asıl hedef. Ama bunun için doğru ortamı hazırlamalıyız. Ancak böyle gerçekleşebilir.
Ve birçok kişi bu konu üzerinde spekülasyon yaptı. Bu Türkiye ve Somali arasında imzalanan ilk savunma paktı değil. Birçok farklı anlaşmamız da vardı. Ordumuzu desteklediler, ordumuzu inşa ettiler, ordumuzu tesisatlandırdılar, ordumuzu eğittiler. Hem Somali’de hem de burada, Türkiye’de yapıyorlar bunu. Bu yüzden bu anlaşmalar, özellikle bu spesifik anlaşma ekonomik kalkınma ve deniz güvenliği alanındaydı.
Somali çok uzun süredir silah ambargosu altında ve silah ambargosu kaldırıldı. Bu birinci konu. 16 yıldırım Afrika Birliği Misyonu Barış Gücü olarak Somali’de kaldı. Bu da Aralık’ta sona eriyor. Somali artık kendi güvenliğini tamamen kendi sorumluluğu altına alacak. Aynı zamanda hala biz kırılgan bir noktadayız bunu yaparken. Bu ulusal yükümlülüğümüzü ve uluslararası yükümlülüğümüzü yerine getirmek için Somali’nin desteğe ihtiyacı var. Somali ve Türkiye arasındaki anlaşma, savunma ve ekonomik kalkınma içinde terörle mücadeleyi, korsanlarla mücadeleyi, yasa dışı balıkçılıkla mücadeleyi, silah kaçakçılığı ile mücadeleyi de içeriyor.
Bu yasa dışı her şey, deniz yetki alanında Somali’nin ortak çalışacaklar. Artık Türkiye, Somali’nin kendi sahil güvenliğini inşa etmesinde ve donanmasına yardımcı olacak. Bu kapsamlı bir anlaşma. Hem Somali’nin hem Türkiye’nin stratejik planlarına uygun.
* Peki Türk Silahlı Kuvvetleri mi eğitim verecek?
Evet. Donanmaya eğitim verecekler. Kara ordusunu halihazırda zaten eğitiyorlar. Artık bu yeni bir adım. Bu yeni adımla donanmayı da eğitip oluşturacaklar.
* Etiyopya ile durum nasıl?
Etiyopya ve Somali iki komşu ülke. Birbirimizi komşu olarak biz seçmedik. Her diğer komşu ülkeler gibi çok uzun süreli bir tarihleri var. 700 yıllık bu tarih iyi bir tarih değil, şiddetli bir tarih. Haçlı seferleri, cihad… Birçok şey yaşandı 14. yüzyıldan beri. Bu tarih 1990’da sona erdi. İki Somali ülkesi ve Etiyopya çökünce yeni taze bir başlangıç yaptılar. Yeni bir sayfa açtılar iş birliği için. 600 yıl sonra ilk kez Savunma Güvenlik Paktı imzalandı Etiyopya ile birlikte. Ve bu şeyi birlikte yapıyoruz.
Ama maalesef birden durduk yere, neden Etiyopya hükümeti ya da Etiyopya Başbakanı böyle bir karar verdi, bilmiyorum. Ancak birden bire Etiyopya Başbakanı bir anlaşma imzaladı. Ve ulus altı bir aktörle, federal hükümetten habersiz bir şekilde bu anlaşma imzalandı. Sorun da bu.
Bu, Somali’nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne zarar verdi. Bu mutabakat zaptı o bölge devletini tanıyor ve bağımsız bir devlet olarak tanıyor. Etiyopya’nın deniz kıyısı yok. Aynı zamanda bu anlaşma diyor ki; Kızıldeniz’e Somali üssünden bir deniz üssü olacak. Bu yüzden Somali’nin egemenliğine saygı duymadı, toprak bütünlüğüne saygı duymadı. Sadece Kızıldeniz’den Etiyopya sınırına bir koridor var. Bu koridor Etiyopya’ya gidiyor. Bu ilhaktır. Somali’nin bir kısmı ilhak edildi. Somali’nin sınırları değişti.
* Bu sorunu çözmek için ne yapacaksınız? Savaş bir seçenek mi?
Biz Somali olarak tek bir savaşa sahibiz. O da El Şaab’a karşı, teröristlere karşı savaşımız. Başka hiçbir savaş istemiyoruz. Etiyopya ile savaşmak gibi bir niyetimiz yok. Ama o halde bile Etiyopya kendi toprak bütünlüğünü savunacaktır.
* Sayın Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kahire’ye ziyareti Türkiye ve Mısır arasında yeni bir sayfa açtı. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz ve bu Afrika’ya nasıl bir yardımcı olabilir?
Türkiye bildiğiniz gibi Afrika ile ilişkilerini geliştiriyor bir süredir. Birçok Afrika ülkesiyle diplomatik ilişki kurdu. Mısır da Afrika’nın en büyük ülkelerinden biri, Arap dünyasının da Müslüman dünyasının da. Kesinlikle doğru yöne doğru, doğru bir adımdı. Türkiye ile birlikte çalışmaları ve iş birliği yapmaları önemli.
Çünkü Türkiye, Müslüman, Asyalı ve Avrupalı bir güç, yüseklişte bir güç. Türkiye, Afrika’daki sorunları en iyi anlayan ülke.
Bu yüzden Türkiye ve Mısır arasındaki ilişkinin biz tarafından çok güzel karşılandı bu gelişme.
* Türkiye-Somali arasındaki anlaşmanın önemine dikkat çektiniz. Bazı söylentilere göre Somali’nin benzer bir anlaşmayı Mısır ile de imzalamak istediği iddia edildi. Böyle bir planınız var mı? Bu doğru mu?
Mısır ve Somali benzer kapsamda bazı anlaşmalar var. 50-60 yıllık tarihi anlaşmalarımız var. 21. yüzyılda sürekli orada, burada yeni çıkan sorunlar oluyor. Bu da önümüze baktığımız zaman yeni sorunlar da olacak, eski sorunlar da olacak.
* Peki, Orta Doğu ve Kızıldeniz’deki gerilim hattına ne dersiniz? Türkiye’nin özellikle Gazze’deki savaşı durdurma çabaları hakkındaki yorumunuz nedir?
Çok üzücü gerçekten. Gazze’de yaşanan şey insanlık dışı bir eylem. Yapılanlar insanlık dışı bir zulüm. Biz çok çok derinden hissettik bunu ve çok endişelendik. Gerçekten anlatması çok güç. Ancak bunun durmasını siteriz biz. Maalesef bu yaşananlar bugün durmuyor. Filistinliler acı çekmeye devam ediyor.
Bu çatışma artık Gazze’ye de kısıtlı değil. Kızıldeniz’e sıçradı, sonrasında nereye gidecek bilmiyoruz. Stratejik olarak düşünme, stratejik diplomasiyi, dünyanın stratejik diplomasisi daha çok önleyici diplomasiye dönüşmeli. Eminim ki bir gün, aynı 1. Dünya Savaşı ve 2. Dünya Savaşı’nda yaşandığı gibi milyonlarca insan öldükten sonra el sıkışacağız ve anlaşacağız. Bir gün gelecek.
Ancak bunu felaket yaşanmadan önce yapmalıyız. Gazze’deki sorun sadece Gazze ile ilgili değil. Kızıldeniz ile ilgili bir problem. Sorun Müslüman dünyasıyla ilgili bir sorun. Bizimle ilgili de bir sorun. Bu yüzden şöyle düşünüyorum; Ulusların çektiği acılar üzerine dikkat edilmeli şeyler ve çözülmesi gereken şeyler…
Yemen de aynı şekilde. Yemen halkı kendi sorunlarına sahip. Onlar da dinlenmeli ve onlar da çözülmeli. Filistin sorunu da ve Gazze’deki zulüm durmalı. Ne olursa olsun durmalı.
* Röportajımızı çok kişisel ve önemli bir soruyla bitirmek istiyorum Türk halkı için. Geçen kasım ayında Türk vatandaşı olan Yunus Emre Göçer, Muhammed Hasan Şeyh Mahmud’un kullandığı arabanın çarpmasından 6 gün sonra hayatını kaybetti. Ve geçen ocak ayında Türk mahkemesi para cezası verdi. O zamanlar şunu söylediniz diye hatırlıyorum; ‘Somali Cumhurbaşkanı olarak hiç kimsenin bu ülkenin hukuk sistemini ihlal etmesine asla izin vermeyeceğim’ dediniz. Tüm bunlardan sonra mesajınız ve duygularınız nedir?
Bu soruyu sorduğunuz için çok teşekkür ediyorum. Dediğim gibi Türkiye bizim için kardeş bir ülke. Türk halkına inanıyoruz, Türk halkına güveniyoruz. Anayasalarına güveniyoruz ve adil bir sisteme sahip olduklarına inanıyoruz.
Muhammed Hasan Şeyh Mahmud, Yunus Emre Göçer ile bir kaza geçirdi ve ülkeden ayrıldı. Sonra ben oğluma geri dönmesini söyledim. Hayatını kaybeden kişinin ailesine başsağlığı diledim ve mahkeme önüne çıkması gerektiğini söyledim. Sonra mahkeme yasal yollardan bu sorunu sona erdirdi.
Şuna inanmıyorum; geleneksel olarak bizim kültürümüzde, bizim tarihimizde bir baba hiçbir zaman çocuğunu vermez, bu bizim kültürümüz. Ancak Türkiye’nin adalet sistemine güvenerek, çocuğumu, oğlumu ona teslim olmasını söyledim. O da buraya geldi. Mahkeme çıktı. Kuralları tam olarak bilmiyorum. Ancak Türkiye’nin hukuk sistemi içinde bu sorun sona erdi.
Ve Yunus’un eşine, ailesine başsağlığı diledim. Oğlum da geri dönmeden önce elhamdülillah başsağlığımızı ilettik. Yunus genç bir erkekti, bir babaydı. Ve benim çocuğuma yakın yaştaydı. O yüzden benim çocuğum sayılır. Yunus’a olan şey benim çocuğuma olsaydı yine aynı eşyleri hissederdim. Bu yüzden bu Allah’ın iradesi, böyle oldu. Çok üzücü, biz de mutlu değiliz. Hep üsgün olduğumuzu söyledik bu yaşananlardan dolayı.