Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Domaniç Hayme Ana Meslek Yüksekokulu Sosyal Güvenlik Bölümü 2’nci sınıf öğrencisi Elif Naz Holoğlu (21), okuldaki sosyal sorumluluk projesi kapsamında, 6 yaşındayken yakalandığı lösemi ile mücadelesini, üniversite kürsüsünde gözyaşları içinde anlattı.
İzmir’de annesi Esra Öncüler (39) ve anneannesi Aynur Öncüler (56) ile birlikte yaşayan Elif Naz Holoğlu, 6 yaşındayken lösemiye yakalandı. İlik bulunamaması nedeniyle kemoterapi ve ışın tedavisi gören Elif Naz’ın tedavisi 7 yıl devam etti. 13 yaşındayken lösemiyi yenen, hastalığı ve tedavi süreci nedeniyle okula gidemediği için, özel izinle ilkokul diploması verilen Elif Naz, kendi imkanlarıyla okuma-yazmayı öğrenerek ortaokula başladı. Adalet Lisesi’ni kazanan ve üniversite sınavlarına da kendi imkanlarıyla hazırlanan Elif Naz Holoğlu, şimdi Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Domaniç Hayme Ana Meslek Yüksekokulu Sosyal Güvenlik Bölümü son sınıf öğrencisi. Eğitimdeki başarısının yanı sıra Sosyal Sorumluluk Projeleri Topluluk Başkanı olarak projelere verdiği destekle de okulda adından söz ettiren genç kız, bu kez kendi hayat hikayesi ile arkadaşlarının karşısına çıktı. Lösemi ile mücadeleye ve ilik bağışının önemine dikkat çekmek için hazırladığı proje kapsamında, üniversite kürsüsüne çıkan Holoğlu, gözyaşları içinde yaptığı sunumda şunları söyledi:
“Ben kemoterapi ve ışın tedavisi süreciyle iyileştim. Bu şekilde iyileşemeyen çok fazla hasta var. Burada bulunma sebebim aslında kendi başarım, çünkü doktorlar bana dedi ki; ‘Bu kız okuyamaz. Çünkü ışın tedavisinde ufak bir lekelenme ve beyinde hasar çok muhtemel bir şey.’ Ben ortaokula başladığımda, okuma yazmayı kendim öğrendim. Bu süreçte çok zorlandım ve arkadaşlarım tarafından çok fazla zorbalığa uğradım. Adalet Lisesi’ni kazandım çalışarak, kendi çabamla. Sonrasına ailem, onlar dedi ki; ‘Üniversiteye gerek yok, zaten yeterince zorlandın lisede.’ Ama ben kendi çabamla üniversiteyi kazandım. Sonrasında da burada yaptığım birçok etkinlik, çalışma var, devam da ediyorum. Bu süreci çocukluğumdan beri yaşadım. Şimdi gördüğünüz gibi sağlıklıyım. Yaşadıklarımdan öğrendiklerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Sizler de lütfen lösemi ile ilgili burada öğrendiklerinizi çevrenizle paylaşarak, lösemi farkındalığı oluşturunuz, birlikte bunu oluşturalım.”
‘TEDAVİ GÖRENLERE UMUT OLMAK İÇİN YAŞADIKLARIMI ANLATIYORUM’
LÖSEV’in gönüllü elçisi olan ve yaşadığı zorlu süreci DHA muhabirine anlatan Holoğlu, “Lösemi tedavisi geçirmiş ve atlatmış biri olarak buradayım. Okulda yaptığımız sosyal sorumluluk projesi adı altında hem kendi hikayemi anlattım hem de bu süreçte tedavi gören ailelere umut olmak için anlatıyorum. 6 yaşında hastaneye yattım. Kemoterapi ve ışın tedavisiyle iyileştim. Bu süreçte aile desteği ve çevre çok önemli. Bulunabilirlik, işte ulaşabilirlik, yaşadığınız şehir ve tedavi imkanları. LÖSEV’in de zaten birçok imkanı artık yüzde 90 seviyesine çıkmış bulunmakta” dedi.
‘İLİK BULUNAMADIĞI İÇİN KEMOTERAPİ VE IŞIN TEDAVİSİ GÖRDÜM’
Tedavi sürecinde ilik bağışının hayati önem taşıdığına dikkat çeken Elif Naz Holoğlu, “Bu süreçte kemik iliği de çok önemli aslında, ilik bulunması. Ben ilik bulunmadığı için kemoterapi ve ışınla tedavi gördüm. Ama ilik bağışı, ilik bulunmayan hastaların vefat etmesi ayrıca iliğin önemi çok fazla. Yetişkin olanlarda kandan da verilebiliyor, diye biliyorum. Ama çocuklarda genelde belden tedavi yapıldığı için, belden ufak bir sıvı alıyorlar. Onun dışında herhangi bir tehlikesi yok. Kan bağışı ve ilik bağışı bu dönemde çok önemli. Çünkü kan hastalığı aslında. Çünkü kanınızdaki bir madde, ilikle birlikte uyuşmayıp o artık üretilmiyor ve onun sonucunda ortaya çıkıyor. O yüzden hem ilik bağışı hem de kan bağışı bu hastalıkta çok önemli. Hem de bulunabilirlik, dediğim gibi ulaşılabilirlik. LÖSEV’in de birçok imkanı var” diye konuştu.
‘LÖSEMİ ÖLDÜRMEZ, UMUTSUZLUK ÖLDÜRÜR’
Çevresel faktörlerin ve moralin tedavi sürecindeki önemine de değinen Elif Naz Holoğlu, “Bundan sonraki süreçte, insanlara umut olmak, onlara destek olmak çok önemli. Aile, arkadaş çevresi ve okul çok önemli. Ben okuma yazmayı kendim öğrendim. Yani hastanedeyken ulaşamadım, çok zordu, izin vermiyorlardı gitmeye, mikrop kapmamam için. Kendi çabamla öğrendim. Sonrasında da zaten Adalet Lisesi’ni kazandım. Şimdi Domaniç Hayme Ana Meslek Yüksekokulu’nda Sosyal Güvenlik Bölümü okuyorum, son sınıfım. Tedavi sürem de yaklaşık bir 7 yıl sürdü. Hem kemoterapi tedavisi hem ışın tedavisi tam 8 ay hiç çıkmadan hastanede kaldım. Sonrasında da ayakta tedavi olarak 2 gün evde, 1 gün hastanede ya da tam tersi şekilde. Sonra 1 hafta git gel. Sürekli artarak süreler devam etti. Lösemi değil, umutsuzluk öldürür. İnsanların yaşama umudu her zaman olmalı. Lösemi bulaşıcı bir şey değil ya da sizi hasta edebilecek bir şey değil, psikolojik olarak kötü değilseniz. Aksine neşeli ve hayata tutunan biri olursanız daha önemli. Yani neşenizi hiçbir zaman kaybetmeyin, bu hastalıkta çok önemli. Lösemi öldürmez, umutsuzluk öldürür. Lütfen umudunuzu kaybetmeyin” ifadelerini kullandı.
‘AMACIMIZ ÖĞRENCİLERİMİZ ARASINDA FARKINDALIK YARATMAK’
Düzenledikleri projelerle farkındalık yaratmayı amaçladıklarını söyleyen Domaniç Hayme Ana Meslek Yüksekokulu Yönetim ve Organizasyon Bölüm Başkanı Öğretim Görevlisi Yasemin Durmaz ise “2 yıldır Sosyal Güvenlik Bölümü’nün, Sosyal Sorumluluk Projeleri dersini yürütmekteyim. Bu ders kapsamında her hafta öğrencilerimizle birlikte farklı bir konu üzerinde, toplum yararına farkındalık yaratmaya çalışıyoruz. Bu haftaki konumuz lösemiye yönelik farkındalık yaratmaktı. Lösemi nedir, tedavi süreçleri nelerdir, bu konuda ailelerin ya da toplumun destek olması gereken kurallar nelerdir ya da bizim yapabileceklerimiz nelerdir. Daha önce bu hastalığa yakalanıp tedavisini olmuş ve şu an üniversitemizden mezun olmak üzere olan ve bizde de Topluluk Başkanı olarak faaliyet gösteren, hem akademik alanda başarılı hem de sosyal etkinlik anlamında başarılı olan öğrencimizin hayat hikayesini paylaşıp bu konuda farkındalık yaratmak istedik” dedi.