Anne oğul dayanışması amansız hastalığa galip geldi

Ankara’da meme kanserine yakalanan Gülistan Benli (47) ile lösemi olan oğlu Hakan Çağan, el ele verip birlikte mücadele ederek hastalığı yendi. Gülistan Benli, kısa süre önce yeniden nükseden hastalığı tamamen yeneceğine inandığını söyleyerek, kendisi gibi olan annelere oğluyla birlikte örnek olmak istediğini söyledi.

Anne oğul dayanışması amansız hastalığa galip geldi
Yayınlama: 17.10.2023
A+
A-

Mamak ilçesinde yaşayan Gülistan Benli, 2017’de 4’üncü aşama meme kanseri olduğunu öğrendi. Tedavisine başlanan Gülistan Benli, hastalıkla mücadele ederken 2 yıl sonra 12 yaşındaki oğlu Hakan Çağan’ın da lösemi olduğunu öğrendi. Anne ve oğlu el ele vererek hastalıkla mücadele etti. Önce anne Gülistan Benli, ardından da Hakan Çağan, LÖSANTE Çocuk ve Yetişkin Hastanesi’nde gördükleri tedaviyle hastalığı atlattı. Ancak Gülistan Benli’nin hastalığı, nisan ayında yeniden nüksetti. Hastalığı tamamen yeneceğine inanan Gülistan Benli, Lösemili Çocuklar Sağlık ve Eğitim Vakfı’nda (LÖSEV) gönüllü olarak çalışırken, oğluyla birlikte diğer annelere umut oluyor.

‘OĞLUMA KONAN TANI BENİ YIKTI’

Gülistan Benli, hastalığının 2’nci yılında oğluna lösemi tanısı konulduğunu söyleyerek, “Oğluma konan bu tanı, beni yıktı. İnsan o an kendini unutuyor. ‘Dibe vurdum’ dediğiniz bir an oluyor. Ama çocuğunuz var. ‘Hayır bu dip değil’ diyorsunuz. Oğlumun kanser olduğunu öğrendikten sonra tamamen onun hastalığına yoğunlaştım. Yeme içmeme çok dikkat ettim ki bana bir şey olmasın, oğluma destek olabileyim diye. Stresin en yoğununu yaşadığımız bir andı. Ben iyi olacaktım ki; oğlumu da ayağa kaldıracaktım. Ben kendi hastalığımı bırakıp tamamen oğluma yoğunlaştım. ‘Bu hastalığı ben yendim oğlum da yenecek’ diye inandım. Benim tedavim iyi gidiyordu. Kendi tedavi sürecim aslında oğluma moral oldu. Oğlumun saçlarını döküleceğini düşündüm. Oğlum bu süreci çok olgun karşıladı. Oğluma ‘Benim saçlarım dökülmüştü senin de dökülebilir’ dedim. ‘Hiçbir şey olmaz, senin döküldü yeniden uzadı, benim de uzar anne’ dedi” diye konuştu.

‘OĞLUMLA BİRLİKTE UMUT OLUYORUZ’

Zor bir süreç geçirdiklerini belirten Gülistan Benli, “Oğlumla hep birbirimizin yanında olduk. Ben bir taraftan tedavi görüyorum bir taraftan da oğlum tedavisini görüyor, kemoterapisini alıyor. Çok zorlu bir süreçti; ama bir o kadar da bu hastalığa grip muamelesi yaptık. Uzun süreli bir grip gibi düşündük. Çok şükür oğlumun da tedavi süreci olumlu gitti ve beraber bu hastalığın üstesinden geldik. Oğlumla el ele tutuşurduk, o bana, ben ona destek olurduk. 12 yaşında çocuğunuz size destek olup elinizi tutuyor. Bu hastalığı bu şekilde atlattık. Hastalığın ismini bile hiç anmıyorduk. Şimdi ben de anne olarak ev için elimden geleni yapıyorum. Benim gibi birçok anne var. Oğlumla beraber umut oluyoruz bu süreçteki insanlara” ifadelerini kullandı.

‘HEP ANNEMİN YANINDA OLDUM’

Şu anda 16 yaşında olan Hakan Çağan ise “Anneme kanser teşhisi konulduğunda 10 yaşındaydım. İlk öğrendiğim zaman çok fazla üzülmüştüm. 4’üncü evreydi ve kaybetme korkusu vardı. Yine de her zaman sıkı sıkı sarıldım, elinden tuttum. Hep annemin yanında oldum. 2 yıl sonra benim kanser olduğumu öğrendik. Sonrasında annemle beraber kemoterapiye gitmeye başladık. Yeniden sıkı sıkı sarıldık. Başarıyla bu süreci atlattık. Şimdi ikimiz de çok sağlıklıyız. Yeniden spor yapıp, hayatıma devam ediyorum. Annem bu süreçte bana yol gösterecek bir kişi oldu. Sonunda ne olacağını az çok kestirdiğim bir süreç oldu. Annem olmasaydı kafaya daha çok takacaktım” ifadelerini kullandı.

‘ERKEN TEŞHİS, TEDAVİ ORANINI ARTTIRIYOR’

LÖSANTE Çocuk ve Yetişkin Hastanesi Medikal Onkoloji Kliniği’nde görevli Doç. Dr. Fatma Buğdaycı Başal, “Erken teşhis, hastalığın tedavi edilebilirlik oranını arttıran bir durum. Bu noktada taramalara dikkat çekmekte büyük fayda var. Memede herhangi bir kitle eline gelebilir, koltuk altında bir kitle eline gelebilir. Meme başı akıntısı olabilir. Memede cilt değişikliği portakal kabuğu görünümü olabilir. Memede kızarıklık olabilir. Meme kanseri 40 yaş altında görülme sıklığı daha azken, 40 yaş ve sonrası 65 yaşa kadar görülme sıklığı daha fazladır. Yine de kadınlar arasında 25-65 yaş arasında en sık görülen kanserdir. Meme kanseri tarama programında 40 yaşından sonra her yıl mamografi çekilmesi ve bunun meme ultrasonu ile desteklenmesi uygun olur. Çünkü yoğun meme tiplerinde mamografi bize çok yardımcı olmaz. Meme ultrasonu ile bunu aydınlatmak çok önemlidir. Tarama programlarına olan ilgi alaka daha çok arttı. Bu sayede 40 yaş altında daha çok kadına tanı konur hale geldi. Bu da tedavi edilebilirlik oranını arttırmış oldu” dedi. (DHA)

 

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.