Yarım asrı aşan sanat yaşamından derlenen, başrolde kadınlar ve kedilerin olduğu 188 eseriyle İş Sanat Kibele Sanat Galerisi’ne konuk olan Berna Türemen, “Aslında Türkiye’de ne yaşadıysak eserlerimde de var,” diyor.
Sanat yaşamında 50 yılı geride bırakan Berna Türemen’in çalışmaları Türkiye’de kadınların değişen hayat hikâyesini adım adım anlatan görsel bir belge niteliği taşıyor. İş Sanat Kibele Galerisi’nde açtığı retrospektif sergide de kadınların ve kedilerin ana temada olduğu, farklı teknikte üretilmiş 188 eseri yer alıyor. Türemen’le keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Retrospektif serginizde sanat yaşamınıza şahit olurken Türkiye’nin 50 yıllık değişimini de gözlemliyoruz. Bu sergiye anıların, gözlemlerin birikimi diyebilir miyiz?
1973’ten bugüne, 50 yıllık sanat serüvenimde 56 kişisel sergi gerçekleştirdim. Retrospektif sergim 1964’teki ilk eserimle başlıyor. Burada İstanbul Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksekokulu’ndaki Bauhaus ekolü etkileri görülebilir. İlk ödülümü 1973’te, bu sergide olmayan yağlıboya bir eserimle Ankara Kadın Sanatçılar Derneği’nden aldım. O resimde ardında tavukla yürüyen yalınayak bir köylü kızı vardı. Orada başlayan kadının öyküsü köyden kasabaya oradan da kente göçle devam etti. Ama aslında Türkiye’de ne yaşadıysak eserlerimde de var. Tabii politik şeyler de var. Bebekler, tabancalar, kıratıyla Süleyman Demirel…
Sanatınız ‘naif sanat’ çerçevesinde değerlendiriliyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
Öyle değerlendiriliyorum ama esasında kendimi bir yere koymadan serbest çalışıyorum diyebilirim. İçimden gelenler benziyor olabilir tabii.
Soyuttan figüre, farklı tekniklerde yaptığınız çalışmalarınızda sizi en çok neler etkiledi?
Farklı malzemeler kullanmayı seviyorum. Bu sergide pek çok teknikten eser görülebilir. Kolajlar, yağlıboyalar, suluboyalar, pasteller, seramikler… Çok kullandığım temalardan biri olan kedilerle 33 yıldır birlikte yaşıyoruz ama asıl nedeni özlem. Bu, köy özleminden önce başladı. Sonrasında ise kadınlar üzerine eserler yaptım. Önce köy hayatını bilmesem de köydeki kadınları resmettim. Marmaris, Turunç Köy’de 25 sene kaldım. O ortamda köylü kadınları gözlemledim.
Kadınların Türkiye’deki değişim sürecini çalışmalarınıza nasıl yansıttınız?
Şimdi benim resimlerimde kadın önce yükseliyor, yükseliyor… Meleklere geldiğimizde uçan, özgürleşen ancak ‘çakma kanatlara sahip’ kadınları görüyoruz. Dantelli, altınları olan kadınlar da var, maskeli olanlar da. Ama kendilerini beğenmiyorlar. İlk çağlardan beri ay, simge olarak bolluğu, doğurganlığı simgeliyor. Bu sebeple kadınlarla ay imgesini özdeşleştiririm. 2010’da İstanbul Avrupa Kültür Başkenti seçilmişti. O sene resmettiğim İstanbul’a ‘İstombul’ dedim. Bana göre İstanbul da toplulaştı, kadınlar da. 2012’ye geldiğimizdeyse kadınlara karşı şiddette artış oldu. Kadınların başlarına gelen olaylardan “Tepemde” serisini yaptım. Ardından öldürülmeleri geliyor. “Benim Bedenim, Benim Kefenim” ile sergi bitiyor. Ben bu resmi yaparken kadınlar öldürülmeye devam ediyordu. Ancak ben çalışmaya devam ediyorum. Yıllar önce, “Bitmez Tükenmez Kadın” diye bir sergi yapmıştım. 8 Mart’ta Eskişehir AKM’de aynı isimle bir sergi yapacağım. Bu sergiyle kadınların ölmeyeceğini, hiçbir şekilde tükenmeyeceğini vurgulamak istiyorum.
Portreleriniz çevrenizdeki dostlarınızdan oluşuyor. Bu isimlerle olan ilişkilerinizi merak ediyoruz.
Bu portrelerin hepsini hayalden, aklımda kaldıkları hâliyle çizdim. Bizim çok ortak fotoğrafımız vardı, oradan da yararlandım. “Anıların Sepya Rengi” sergimde bir dizi portre yapmıştım. İsmini bu sergide de portresi olan, sergilerim hakkında eleştiriler yazan Güven Turan koymuştu. Onu sanatın simgesi baykuşla birlikte resmetmiştim. Sonra annem Bedia Sarıkaya var. O da resme meraklıydı, resim yapardı. Bedia Muvahhit’in portresi var. Tanıdım onu. Onun Osmanlıca gazetede gençlik hâli vardı, oraya portresini ekledim. Bir başka Osmanlıca gazetenin kapağına Aliye Berger’i çizdim. Müşerref Hekimoğlu Cumhuriyet’te yazardı, kuş koleksiyonu vardı. Ancak sadece kadın yok, Ali Poyrazoğlu da var mesela.
Son olarak kedilerinize gelelim. Siz ressam olmanın yanında kediyle ilgili her şeyi toplayan bir koleksiyonersiniz de. Eskişehir’de ‘Berna Türemen Kedi Evi’ bu koleksiyonun görselleştiği mekân…
Bana gelen dostlarım hep kedili objeler getiriyorlardı. Ben de yıllarca gittiğim sergilerde kedili resimler gördükçe aldım. Böylece Berna Türemen Kedi Evi geçen yıl 17 Aralık’ta açıldı, bu ay birinci yılını kutlayacağız. Köylü kadınlarla tavukları ve keçileri resmediyordum. Kadınlar köyden kasabaya gelince tavukların yerine yalnızlıklarına eşlik etmek için kediler geçti. Kedilerim bakana bağlı olarak değişiyor. Uçmak isteyen kadınları temsil ediyorlar veya kadınlarla yan yana görünce erkek olarak da algılanıyorlar. Kedilerin sanatçılar içinde bir yeri var.
İş Sanat Kibele Galerisi/ https://issanat.com.tr
Bitiş tarih: 18 Aralık 2023
İlandır