Bir zamanlar ucuz ve düşük kaliteli üretim yapan Çin artık yeşil ekonomiye, dijital ekonomiye, yarı iletken imalatı gibi yeni ve yüksek teknoloji ağırlıklı alanlara yöneldi. Yani rotayı değiştirdi. Gelin bu konuya birlikte yakından bir göz atalım…
SERVET YILDIRIM – Geçenlerde Wall Street Journal Çin’in 40 yıllık parlak büyüme hikâyesinin sona erdiğini ilan etti. O gün bugündür Çin mucizesinin sona ermesine dair uluslararası medyada her gün birçok haber yer alıyor. Bu haberlerin yanı sıra Çin mucizesinin sona ermesinin başta ABD ve Avrupa olmak üzere Çin’in rakipleri için yaratacağı riskler ve fırsatlar değerlendiriliyor.
Öte yandan aynı medyada Batı’nın Çin’e artan bağımlılığını gösteren haberler de yer alıyor. Mesela geçen hafta Reuters’da bir haber vardı: Eğer önlem alınmazsa Avrupa Birliği’nin 2030 yılına kadar pil konusunda Çin’e bağımlı hale geleceğini söylüyordu. Habere göre bu uyarı 5 Ekim’de ekonomik güvenliği konuşmak üzere İspanya’da bir araya gelecek olan Avrupa Birliği (AB) liderleri için hazırlanan bir raporda yapılmış. Yani konu kritik önemi haiz…
Yüzeysel ve yanıltıcı
Çin mucizesinin sona ermesiyle ilgili geçen ay Ekonomi Gazetesi’ndeki bir yazıda “Çin’i iyi ve doğru okumalıyız” demiştim. Bu dev ekonomi bu yıl büyüme sorunu yaşıyor, 2023 büyüme hedefi olan yüzde 5’i yakalaması zor görünüyor. Genç nüfus işsizliği artıyor, emlak piyasası sıkıntılı ve deflasyon baskıları var. Bu gelişmelere bakarak “Yeni bir Japonya olabilir” deniliyor. Çin’in eski büyüsünü yitirdiği öne sürülüyor. Çin mucizesinin sona erdiği ve ekonominin artık uzun süreli bir inişe geçtiği konuşuluyor. Ancak o yazıda vurguladığım gibi “Bence bunlar yüzeysel ve yanıltıcı değerlendirmeler; yanlış öngörüler.”
‘DNA’sında üretmek ve ihraç etmek var
Üretmek ve ihraç etmek Çin’in DNA’sında var. Çin mucizesinin ardında ucuz işgücünden düşük kur politikasına kadar pek çok faktör bulunuyor, ama özellikle 2 tanesi çok kritik öneme sahip. Çin hükümeti bundan yıllar önce “Made in China 2025” planıyla inovasyonu öncelik olarak açıkladı ve uygun politika ile desteklerle Çin’i belirli sektörlerde küresel oyuncu yapmayı hedef olarak belirledi ve bu hedeflere ulaşıldı.
Bu başarının önemli noktası yüksek verimlilik artışlarıydı. Yıllar boyunca aralıksız yapılan reformlar ile ekonomik verimlilik sürekli artırıldı. Kısacası inovasyon ve verimlilik artışları Çin’i dünyanın üretim üssü haline getirdi. Ve açık kapı politikası ile milyarlarca dolarlık doğrudan yabancı sermaye yatırımı ülkeye çekilebildi; Çin’in uluslararası pazarlara entegrasyonu sağlandı.
Kısacası inovasyon ve verimlilik artışları ile Çin mucizesi yaratıldı. Ve kolay kolay yok olamayacak olan bu mucize şimdi ise şekil değiştiriyor. Bir zamanlar ucuz ve düşük kaliteli üretim yapan Çin artık yeşil ekonomiye, dijital ekonomiye, yarı iletken imalatı gibi yeni ve yüksek teknoloji ağırlıklı alanlara yöneldi. Yani rotayı değiştirdi. Bu değişimi verilerde de görmek mümkün. Çin’in sanayi üretimi ilk yedi ayda yüzde 3.8 artarken, yüksek teknolojide büyüme yüzde 7.4 olmuş.
Yeni büyüme stratejisi kimde endişe yaratıyor?
Avrupa Birliği’nin bağımlılık uyarısının arkasında Çin’in yeni büyüme stratejisinin yarattığı endişe var.
Yenilenebilir enerji alanı bunlardan sadece biri. Avrupa’da ve dünyada yenilenebilir enerji kullanımı artıyor artmasına ama mesele enerjinin depolanabilmesi. Bunun için de lityum – iyon pillere ve yakıt hücrelerine artan bir şekilde ihtiyaç duyuluyor. Daha da önemlisi bu ihtiyaç lineer değil logaritmik bir şekilde artıyor. Geçenlerde okuduğum bir makaleye göre önümüzdeki yıllardaki talep şu andakinin 30 katını bulabilirmiş.
Pillerin önemli bir maddesi olan lityum rezervlerinin yaklaşık yüzde 8’i Çin’de bulunuyor. Ama buna rağmen Çin ABD’yi açık ara geride bırakarak dünyanın üçüncü büyük üreticisi haline geldi. Çünkü Çin bu uğurda milyarlarca dolar yatırım yaptı. Teknolojisini geliştirdi. Lityum – iyon pil üretimine dev yatırımlar yaptı. Muazzam bir lityum tedarik zinciri yarattı.
İnovasyon desteği ve verimlilik artışı şart…
Çin’i doğru okumak lazım. Çin yaklaşık 15 trilyon dolarlık gayrisafi yurtiçi hasılasıyla dünyanın en büyük ikinci ekonomisi. Küresel gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 18’ini tek başına Çin oluşturuyor. Kısacası Çin son 40 yıl boyunca çok güçlü bir hikâye yarattı. Bu hikâyeden çıkarılacak dersler var. Bu hikâye diyor ki; mucizelere inanın ama gereğini yapın. Ekonomide mucize yaratmak için hükümetler inovasyonu desteklemeli, verimlilik artışlarını hedeflemeli ve üretilenin satılacağı ana dış pazarlar yaratılmalı.