Şirketlerimiz Kahramanmaraş depremleriyle “operasyonel dayanıklılık” kavramının farkına vardı ya da bir defa daha hatırladı. Konu daha önce 1999 depremi ile gündeme gelmişti ama kısa sürede unutuldu. Pandemi bize operasyonel dayanıklılığı tekrar hatırlattı ama Kahramanmaraş depremi son noktayı koydu. Artık ayakları yere basan bir deprem planının “olmazsa olmaz” olduğunu anladık.
SERVET YILDIRIM – Merkezleri ister İstanbul’da olsun, isterse İstanbul dışı fark etmez, Türkiye’deki tüm şirketler ne zaman olacağını bilmediğimiz ama olacağından emin olduğumuz İstanbul depremine karşı hazırlık yapmalı. Yapılacak şey belli: Hazırda bir deprem planı olanlar süratle bu planlarını gözden geçirmeli, olmayanlar ise acilen bir deprem ya da iş sürekliliği planı hazırlamalı.
Kurumsal yönetim ayağından finansman ve üretim sürecinin yedeklenmesine, fiziki tesislerin güçlendirilmesinden deprem sonrası çalışanlarına ulaşabilmek için ağların oluşturulmasına kadar tüm unsurları ile böyle bir plan ortaya konulmalı; deprem sonrası ihtiyaç duyulacak malzeme ve ekipmanların tedarikine başlanılmalı. Gücü ve kapasitesi olan şirketlerin uzmanlaşmış eğitimli arama kurtarma ekipleri oluşturmaları desteklenmeli.
Operasyonel dayanıklılık
İş sürekliliğini bir kriz anından operasyonların devam edebilmesini sağlayacak süreçler olarak tanımlamak mümkün. Dayanıklılık ise beklenmeyen şoklara mesela sürpriz pandemi dönemine, güçlü bir siber saldırıya, çözümü zor IT (bilişim teknolojisi) sorunlarına, kötü hava koşullarına, ciddi altyapı çöküntülerine ve yıkıcı bir deprem gibi doğal afetlere karşı dayanabilme yeteneği ve hızla yeniden operasyonlara dönebilme gücüdür. Eğer bir felaket ya da olağanüstü durum sonrası insanlar gibi şirketlerin de hayatta ve ayakta kalması amaçlanıyorsa, onlar da hızla bazı aksiyonları almak zorundalar. Organizasyonların yeni durumlara uyum sağlayabilmeleri önemli. Bunun için operasyonel dayanıklılığın şirket kültürünün bir parçası haline gelmesi gerekiyor.
Nereden başlanabilir?
İşe öncelikle bir iş sürekliliği planı hazırlayarak başlayın. Burada amaç en temel faaliyetleri belirlemek ve kriz anından bunların nasıl sürdürüleceğini tasarlamak. Bir plan oluştururken risk faktörlerinin belirlendiği bir risk değerlendirmesi ve krizin kritik operasyonlara ve varlıklara, hatta önemli paydaşlara etkisinin değerlendirildiği bir etki analizi yapılmalı. Bu planları yaparken mümkünse konunun uzmanları ile çalışın, sağlam bir plan oluşturun, ama sakın unutmayın; “Planlar statik değil; dinamiktir. Sürekli olarak gözden geçirilmeli ve gerekli revizyonlar doğru zamanlarda yapılmalı.”
‘Coğrafya kaderdir’
Bu işi hakkıyla yapabilmek için bazı olmazsa olmazlar var. Mesela güçlü bir liderlik gerekiyor. İcra komitesinin ve yönetim kurulunun planın arkasında olması şart. Planlar yeterince açık ve basit olmalı. Diğer bir koşul ise kapsayıcılık. Şirketteki tüm fonksiyonların plana dahil olması lazım. Ve en önemlisi, risk gerçekleşmeden önce yapılacak düzenli tatbikat ve talimlerle planlar yeterince test edilmeli. Kısacası, “Coğrafya kaderdir” ama bu coğrafyanın getirdiği olumsuzluklara karşı hazırlık yaparak en az hasarla ve can kaybıyla çıkmak insanın elinde. İş dünyasına da bu süreçte büyük rol düşüyor.